AORT YIRTILMASI ( DİSEKSİYONU)
:: Sağlık :: Hastalıklar
1 sayfadaki 1 sayfası
AORT YIRTILMASI ( DİSEKSİYONU)
AORT YIRTILMASI ( DİSEKSİYONU)
AORTA DİSEKSİYONLARI
Aorta
diseksiyonları nadir görülüp ölümle sonuçlanan bir hastalıktır. Aort
diseksiyonu aortik intimada bir yırtık şeklinde başlar. Bu yırtık
medial tabakanın intraluminal kan akımını zorlayıcı basıncına maruz
kalarak zedelenmesi şeklinde kendini gösterir. Basınclı kan akımı
hasarlı medial tabakayı penetre eder ve median laminer tabakayı ikiye
ayırır. Böylece aortu disseke eder.
Persistan intraluminar
basıncın zorlaması ile diseksiyon aortik duvarın uzunluğuna ilerler
(tipik olarak anterograd). Fakat bazen de intimal yırtık yerinden
retrograd olarak ilerler. Aortik duvarın disseke olmuş kanla dolu
aralığı yalancı lümen halini alır. Buradaki güç intimal tabakada da
daha ileride de yırtıklar yapabilir. Böylece ya kan akımı bir çıkış
yolu bulur yada yine yalancı lumen şeklinde ilerler. Yalancı lümen
kanla genişler ve böylece intimal kanat gerçek lümene doğru bır kavis
çizer ve kalibreyi daraltır. Damarın şeklini değiştirir. Aortik
diseksionun vazo-vazorumdaki rüptürü takiben intramural hematomla
başladığı da desteklenmişti. Bu lokal hemoraji daha sonra sekonder
olarak intimal tabakaya rüptüre olur. İntimal yırtık ve aortik
diseksiyon yaratır. Otopsi serilerınde de %13 olarak tanımlanabilen
intimal yırtık tespit edilmiştir. Bu bağımsız hemoraji diseksionun
primer sebebidir.
İNSİDANS:
Yıllık milyonda 5.2'dir. koroner otopsilerin %1-2.5'de tespit edilmiştir. Vakaların %75'i 4-7. dekatlarda görülür.
ETYOLOJİ:
Medial
dejenerasyon nontravmatik olarak medial kollagen ve elastinin bozulması
ile karakterize olup aortik diseksiyona predispoze faktördür. Bu
nedenle elastik ve müsküler tabakaların bütünlüğünü bozan her
predispozisyon diseksiyona eğilim oluşturur. Kistik medial dejenerasyon
konnektif dokunun ciddi herediter defektlerinden olup Marfan ve Ehler
Dalmosta görülür. Medial dejenerasyonun derecesi özellıkle kalitatif ve
kantitatif olarak yaşlanma derecesi ile yakından ilgili ve daha
yüksektir.
1-Hipertansiyon: Aort diseksiyonu ile en sık arteriel
hipertansiyon birlikte bulunur. (%75) Tip-B diseksionlarda en sıktır
(%75). Hipertansiyonun yaşlanmış aortada dejeneratif değişiklikleri
hızlandırdığı ve diseksiyona zemin hazırladığına ait deliller
mevcuttur. Olayın ilerlemesını artırmada majör faktördür.
2-Heredite
ve konnektif doku hastalıkları: Marfan sendromu tüm aortik
diseksiyonların %6-9'unda görülür. Marfan sendromu olmayan hastaların
çok az bir kısmında kıstık medial dejenerasyon identifiye edilir.
3-Aort
stenozu ve aort kuarktasyonu: Konjenital aort stenozu biküspit aort
valv ve aort kuaktasyonu, özellikle gençlerde yüksek diseksion
insidansı ile birliktedir. Koarktasyon insidansı; %2 ve biküspit aort
valv insidansı %9-13 'dür.
4-İatrojenik travma ve diseksiyonlar:
Kardiak kateterizasyon, künt travma, intraaortik balon yerleştirilmesi,
perfüzyon için femoral kanülasyon kullanıldığı zaman retrograd aort
diseksiyonu insidansı %3 'tür. Assendan aort kanülasyonu, kros klemp ve
lateral klemp hasarı, koroner revaskularizasyon (operatif
mortalitenın1/4'ü buna bağlıdır) gibi sebeplerde vardır.
5-Gebelik:
40 yaşından daha genç kadınlarda aort diseksiyonuna müsait olan
hastalarda diseksiyonun %50'si gebelik esnasında meydana gelir.
Özellikle 3. trimesterde erken postpartum dönemde sıktır. Yüksek
kardiak output kan volümü ve kan basıncındaki artışlar gebeliğin geç
dönemlerinde risk faktörleri olup ancak bu postpartum görülmeyi
açıklayamaz. Gebelikte aort diseksiyonu görülen vakaların çoğu
konjenital aort malformasyonlu veya biküspit kapaklı hastalarda ve
konnektif doku bozukluğu olan hastalarda meydana gelmiştir.
6-Diğer
nadir durumlar: Sifilitik aortit, endokarditli veya aortu mikotik
enfeksionlularda, dev hücreli aortitte, PAN, SLE, Cushing sendromu,
feokromasitoma ve tiroidektomiyi takiben görülür. Ayrıca familyal
hiperkolestorolemi, sıstinosıs ve koarktasyonsuz turner sendromunda da
görülür.
KLASİFİKASYON:
Aort diseksiyonlarında klasifikasyon diseksiyonun orjin aldıgı iki lokalizasyona göre yapılır.
1-Assenden aorta (Aortik valvin birkaç cm dahili)
2-Descenden
aorta (ligamentum arteriozum tarafından sol subklavian arterin
distalinden) İntimal yırtıkların %65'i ascenden aortada %20'si
descenden aortada %10'u aortik arkta ve %5'i abdominal aortada görülür.
Lokalizasyon ve aortik tutulumun genişliğini belirleğen 3 majör
klasifikasyon vardır.
1-DeBakey Tip-1; Diseksion assendan
aortadan başlar distale doğru uzanır. Tip-2; Ascenden aortada
sınırlıdır. Tip-3; Sol subklavianın distalinden başlar distale doğru
uzanır assendan ve arkus aorta salim kalır.
2-Standford Tip:A;
Başlangıç intimal yırtık bölgesi neresi olursa olsun assendan aortanın
tutulduğu tüm diseksiyonları içerir. Tip-B; Diseksiyon sol subklavian
arterin distalinden başlayıp aortun distaline kadar uzayan tiplerdir.
3-Proximal ve distal anatomik katagoriler:
Genel
olarak assendan aortayı tutan diseksiyonlarda cerrahi endike iken
medikal tedavi assendan aortik tutulumun olmadığı vakalarda tercih
edilir.
DeBakey tip 1-2 assendan aortayı içerdiğinden dolayı bunlar
stanford tip-A ve basitçe anatomik sınıflandırmaya göre proximal olarak
sınıflandırılır.
Yerleşimine ek olarak aort diseksiyonları
süresine görede sınıflandırılır. Burada önemli olan semptomların
başlangıcından medikal değerlendirilmeye kadar geçen sürenın
uzunluğudur. İki haftadan az olan diseksiyonlar akut olup, iki haftadan
fazla olan diseksiyonlar kroniktir. Tedavi edilmeyen aort
diseksiyonlarında mortalite %75-80'dir. Tanıda aortık diseksionların
2/3 'u akut olup1/3'ü kronıktir.
KLİNİK:
Ağrı: Akut aort
diseksiyonunun en yaygın semptomu vakaların %74-90'nın da görülen
Ağrısız olan vakaların çok büyük bir kısmında kronik diseksıyon
bulunmuştur. Tipik olarak ani başlangıçlıdır şok ve tipik olarak
gelişen ölümle (48 saat içinde ) infaktüse benzer. Daha az sıklıkla
hastalık subakuttur hastalar aylar ve hatta yıllarca hayatta
kalabilirler. Bu durum özellikle tipik diseksiyon için geçerlidir. Ağrı
bazı durumlarda dayanılmaz olup, hastayı kıvrandırır veya yürüyüşte
yorgunluk ve istirahatte rahatlama semptomu verir. Ağrının bazı
özellikleri aortik diseksiyon şüphesını akla getirmelidir. Ağrının
yırtıcı batıcı karakterde olduğu söylenir. Başka bir özelliğide
orjınınden diğer bölgelere, özelliklede aorta boyunca yansıma
özelliğidir, bu durum vakaların %70’inde tespit edilmiştir. Ağrının
yeri diseksiyon bölgesini destekleyebilir. Çünki lokalize semptomlar
aortadaki altta yatan tutulumu belirtmeye eğilimlidir. Spitel ve
arkadaşlarına göre göğüs ağrısının lokalizasyonu sadece anterior
yerleşimli ise %90'nın üzerinde assendan aorta tutulumu vardır. Tersine
göğüs ağrısı interskapüler yerleşimli ise %90'nın üzerinde descenden
aorta tutulumu ve yine boyun, göğüs ve yüzde ağrı varsa ascenden aorta,
sırta abdomene veya alt extremitelere vuran ağrı varsa dessendan aorta
tutulumu söz konusudur. Özellikle Marfan sendromlu hastalarda aort
diseksiyonu ağrısız gelişebilir.
Senkop: İkinci siklıkla görülür
SSS'nin geçici iskemisi ile ilgilidir. Geçici körlük paraparezi veya
paraplejinin derecesi ve hatta derin koma gibi diğer nörolojik
belirtiler görülebilir. Nörolojık bulgu olmaksızın senkop görülmesi
%4-5 vakadadır ve aciliyet gerektirir.
Dispnea ve Hemoptizi:
Aort diseksiyonlularda görülebilir. Daha çok kronik diseksiyon
vakalarında görülür. Aort regurjitasyonuna bağlı KKY'nin veya
genişlemiş yalancı lümene bağlı bronş erozyonunun belirtileri olarak
ortaya çıkar.
AORTA DİSEKSİYONLARI
Aorta
diseksiyonları nadir görülüp ölümle sonuçlanan bir hastalıktır. Aort
diseksiyonu aortik intimada bir yırtık şeklinde başlar. Bu yırtık
medial tabakanın intraluminal kan akımını zorlayıcı basıncına maruz
kalarak zedelenmesi şeklinde kendini gösterir. Basınclı kan akımı
hasarlı medial tabakayı penetre eder ve median laminer tabakayı ikiye
ayırır. Böylece aortu disseke eder.
Persistan intraluminar
basıncın zorlaması ile diseksiyon aortik duvarın uzunluğuna ilerler
(tipik olarak anterograd). Fakat bazen de intimal yırtık yerinden
retrograd olarak ilerler. Aortik duvarın disseke olmuş kanla dolu
aralığı yalancı lümen halini alır. Buradaki güç intimal tabakada da
daha ileride de yırtıklar yapabilir. Böylece ya kan akımı bir çıkış
yolu bulur yada yine yalancı lumen şeklinde ilerler. Yalancı lümen
kanla genişler ve böylece intimal kanat gerçek lümene doğru bır kavis
çizer ve kalibreyi daraltır. Damarın şeklini değiştirir. Aortik
diseksionun vazo-vazorumdaki rüptürü takiben intramural hematomla
başladığı da desteklenmişti. Bu lokal hemoraji daha sonra sekonder
olarak intimal tabakaya rüptüre olur. İntimal yırtık ve aortik
diseksiyon yaratır. Otopsi serilerınde de %13 olarak tanımlanabilen
intimal yırtık tespit edilmiştir. Bu bağımsız hemoraji diseksionun
primer sebebidir.
İNSİDANS:
Yıllık milyonda 5.2'dir. koroner otopsilerin %1-2.5'de tespit edilmiştir. Vakaların %75'i 4-7. dekatlarda görülür.
ETYOLOJİ:
Medial
dejenerasyon nontravmatik olarak medial kollagen ve elastinin bozulması
ile karakterize olup aortik diseksiyona predispoze faktördür. Bu
nedenle elastik ve müsküler tabakaların bütünlüğünü bozan her
predispozisyon diseksiyona eğilim oluşturur. Kistik medial dejenerasyon
konnektif dokunun ciddi herediter defektlerinden olup Marfan ve Ehler
Dalmosta görülür. Medial dejenerasyonun derecesi özellıkle kalitatif ve
kantitatif olarak yaşlanma derecesi ile yakından ilgili ve daha
yüksektir.
1-Hipertansiyon: Aort diseksiyonu ile en sık arteriel
hipertansiyon birlikte bulunur. (%75) Tip-B diseksionlarda en sıktır
(%75). Hipertansiyonun yaşlanmış aortada dejeneratif değişiklikleri
hızlandırdığı ve diseksiyona zemin hazırladığına ait deliller
mevcuttur. Olayın ilerlemesını artırmada majör faktördür.
2-Heredite
ve konnektif doku hastalıkları: Marfan sendromu tüm aortik
diseksiyonların %6-9'unda görülür. Marfan sendromu olmayan hastaların
çok az bir kısmında kıstık medial dejenerasyon identifiye edilir.
3-Aort
stenozu ve aort kuarktasyonu: Konjenital aort stenozu biküspit aort
valv ve aort kuaktasyonu, özellikle gençlerde yüksek diseksion
insidansı ile birliktedir. Koarktasyon insidansı; %2 ve biküspit aort
valv insidansı %9-13 'dür.
4-İatrojenik travma ve diseksiyonlar:
Kardiak kateterizasyon, künt travma, intraaortik balon yerleştirilmesi,
perfüzyon için femoral kanülasyon kullanıldığı zaman retrograd aort
diseksiyonu insidansı %3 'tür. Assendan aort kanülasyonu, kros klemp ve
lateral klemp hasarı, koroner revaskularizasyon (operatif
mortalitenın1/4'ü buna bağlıdır) gibi sebeplerde vardır.
5-Gebelik:
40 yaşından daha genç kadınlarda aort diseksiyonuna müsait olan
hastalarda diseksiyonun %50'si gebelik esnasında meydana gelir.
Özellikle 3. trimesterde erken postpartum dönemde sıktır. Yüksek
kardiak output kan volümü ve kan basıncındaki artışlar gebeliğin geç
dönemlerinde risk faktörleri olup ancak bu postpartum görülmeyi
açıklayamaz. Gebelikte aort diseksiyonu görülen vakaların çoğu
konjenital aort malformasyonlu veya biküspit kapaklı hastalarda ve
konnektif doku bozukluğu olan hastalarda meydana gelmiştir.
6-Diğer
nadir durumlar: Sifilitik aortit, endokarditli veya aortu mikotik
enfeksionlularda, dev hücreli aortitte, PAN, SLE, Cushing sendromu,
feokromasitoma ve tiroidektomiyi takiben görülür. Ayrıca familyal
hiperkolestorolemi, sıstinosıs ve koarktasyonsuz turner sendromunda da
görülür.
KLASİFİKASYON:
Aort diseksiyonlarında klasifikasyon diseksiyonun orjin aldıgı iki lokalizasyona göre yapılır.
1-Assenden aorta (Aortik valvin birkaç cm dahili)
2-Descenden
aorta (ligamentum arteriozum tarafından sol subklavian arterin
distalinden) İntimal yırtıkların %65'i ascenden aortada %20'si
descenden aortada %10'u aortik arkta ve %5'i abdominal aortada görülür.
Lokalizasyon ve aortik tutulumun genişliğini belirleğen 3 majör
klasifikasyon vardır.
1-DeBakey Tip-1; Diseksion assendan
aortadan başlar distale doğru uzanır. Tip-2; Ascenden aortada
sınırlıdır. Tip-3; Sol subklavianın distalinden başlar distale doğru
uzanır assendan ve arkus aorta salim kalır.
2-Standford Tip:A;
Başlangıç intimal yırtık bölgesi neresi olursa olsun assendan aortanın
tutulduğu tüm diseksiyonları içerir. Tip-B; Diseksiyon sol subklavian
arterin distalinden başlayıp aortun distaline kadar uzayan tiplerdir.
3-Proximal ve distal anatomik katagoriler:
Genel
olarak assendan aortayı tutan diseksiyonlarda cerrahi endike iken
medikal tedavi assendan aortik tutulumun olmadığı vakalarda tercih
edilir.
DeBakey tip 1-2 assendan aortayı içerdiğinden dolayı bunlar
stanford tip-A ve basitçe anatomik sınıflandırmaya göre proximal olarak
sınıflandırılır.
Yerleşimine ek olarak aort diseksiyonları
süresine görede sınıflandırılır. Burada önemli olan semptomların
başlangıcından medikal değerlendirilmeye kadar geçen sürenın
uzunluğudur. İki haftadan az olan diseksiyonlar akut olup, iki haftadan
fazla olan diseksiyonlar kroniktir. Tedavi edilmeyen aort
diseksiyonlarında mortalite %75-80'dir. Tanıda aortık diseksionların
2/3 'u akut olup1/3'ü kronıktir.
KLİNİK:
Ağrı: Akut aort
diseksiyonunun en yaygın semptomu vakaların %74-90'nın da görülen
Ağrısız olan vakaların çok büyük bir kısmında kronik diseksıyon
bulunmuştur. Tipik olarak ani başlangıçlıdır şok ve tipik olarak
gelişen ölümle (48 saat içinde ) infaktüse benzer. Daha az sıklıkla
hastalık subakuttur hastalar aylar ve hatta yıllarca hayatta
kalabilirler. Bu durum özellikle tipik diseksiyon için geçerlidir. Ağrı
bazı durumlarda dayanılmaz olup, hastayı kıvrandırır veya yürüyüşte
yorgunluk ve istirahatte rahatlama semptomu verir. Ağrının bazı
özellikleri aortik diseksiyon şüphesını akla getirmelidir. Ağrının
yırtıcı batıcı karakterde olduğu söylenir. Başka bir özelliğide
orjınınden diğer bölgelere, özelliklede aorta boyunca yansıma
özelliğidir, bu durum vakaların %70’inde tespit edilmiştir. Ağrının
yeri diseksiyon bölgesini destekleyebilir. Çünki lokalize semptomlar
aortadaki altta yatan tutulumu belirtmeye eğilimlidir. Spitel ve
arkadaşlarına göre göğüs ağrısının lokalizasyonu sadece anterior
yerleşimli ise %90'nın üzerinde assendan aorta tutulumu vardır. Tersine
göğüs ağrısı interskapüler yerleşimli ise %90'nın üzerinde descenden
aorta tutulumu ve yine boyun, göğüs ve yüzde ağrı varsa ascenden aorta,
sırta abdomene veya alt extremitelere vuran ağrı varsa dessendan aorta
tutulumu söz konusudur. Özellikle Marfan sendromlu hastalarda aort
diseksiyonu ağrısız gelişebilir.
Senkop: İkinci siklıkla görülür
SSS'nin geçici iskemisi ile ilgilidir. Geçici körlük paraparezi veya
paraplejinin derecesi ve hatta derin koma gibi diğer nörolojik
belirtiler görülebilir. Nörolojık bulgu olmaksızın senkop görülmesi
%4-5 vakadadır ve aciliyet gerektirir.
Dispnea ve Hemoptizi:
Aort diseksiyonlularda görülebilir. Daha çok kronik diseksiyon
vakalarında görülür. Aort regurjitasyonuna bağlı KKY'nin veya
genişlemiş yalancı lümene bağlı bronş erozyonunun belirtileri olarak
ortaya çıkar.
Geri: AORT YIRTILMASI ( DİSEKSİYONU)
FİZİK BULGULAR:
1-Hipertansiyon distal aort diseksiyonlu
hastaların %80-90'nında vardır. Fakat proximal aort diseksiyonlarında
seyrektir. Tansiyon değişiklikleri; Diseksiyona ciddi hipertansif cevap
renal iskemi, arkus aortadaki baroreseptör mekanizmanın hasarı veya
nadiren gerçek lümenın aşırı daralmasına bağlı pseudokuarktasyon
oluşumu ile ilgilidır. Diğer taraftan hipotansiyonun oluşu ya
hemoperikardiuma bağlı kalp tamponadı veya hemotoraxa bağlı
hipovolemiyi gösteren kötü bir işatettir. Bazen hipotansiyon koroner
perfüzyonu bozarak miyokardial iskemi ve infaktüsle sonuçlanabilir.
Brakiosefalik damarları içeren diseksiyon pseudohipotansiyona sebep
olur. Burada brakial arterin oklüzyonuna bağlı kan basıncının doğru
olmayan ölçümü söz konusudur.
2-Nabız defisitleri; Aortik
regürjitasyona bağlı üfürüm ve nörolojik manifestasyonlar proximal
aortik diseksiyonla birlikte daha fazla karakteristiktir. Nabız
defisitlerinin varlığı ile birlikte akut göğüs ağrısı proximal aortik
diseksiyonunun varlığını desteklemektedir. Nabız defisitleri arteriel
damar boyunca görülür ve bu proximal diseksiyonda %50 kadarken distal
diseksiyonların sadece %15’inde görülür ve bu %15’lik vakalarda da
genellikle femoral veya sol subklavian arter tutulmuştur. Bu tip nabız
defisitlerinin nedeni diseksiyon kanadının arterin içine doğru
expansionu ile gerçek lümenin yalancı lumen tarafından kompresyonudur.
Yada damarların orifisine doğru uzanan intimal yırtığa bağlıdır. Sebep
ne olursa olsun nabız defisiti geçicidir.
3-Aortik regürjitasyon;
Vakaların %16-17'sinde görülür ve proksimal aortik diseksiyonun önemli
bir özelliğidir. Eğer distal diseksiyonla beraber aortik regürjitasyon
varsa patolojide aort kökünün kistik medial dejenerasyonu
düşünülmelidir. Üfrüm arteriel kan basıncı ile değişen sol sternal
bölgeden daha iyi duyulan müzikal bir üfürümdür. Bazı vakalarda
konjestif kalp yetmezliği gelişebilir bu durumda üfürüm kaybolur.
Proksimal aortik diseksionlarda regürjitasyon sebepleri ;
Aortik kapaklar yeterince kapanamayacak kadar diseksion aort kökünü dilate eder.
Disseke hematom kapağa ikinci bir bası yapar
Kapakların anüler desteği yetmezliğe gider
Geniş
sirkümferansiel intimal yırtık ile desteksiz intimal kanat sol
ventrikül içine prolabe olur ve ciddi aorti regürjitasyon meydana gelir.
4-Nörolojik
Bulgular: Tüm aortik diseksiyonların %6-19'unda görülür ve proximal
diseksiyonlarda daha sıktır. Serebrovaskuler hastalık ise %3-6 oranında
görülür (innominate veya sol common carotit arterin tutulumu
olduğunda). Daha az sıklıkla hastalar konfüzyon hatta koma ile
gelebilir. Spinal arter perfüzyonunun bozulması ile iskemik spinal kord
hasarı buna bağlı olarakta paraperezi parapleji gelişebilir ve bu da
daha çok distal diseksiyonlarda görülür.
5-Mİ ve iskemi; %1-2 vakada
proximal diseksiyon koroner arter ostiumunuda içine alır.Burada
diseksiyon daha ziyade sağ koroner arteride tutar ve infaktus de
inferior lokalizasyonludur. Maalesef seconder MI görüldüğünde
semptomlar klınık tabloyu komplike eder. Tanı bu durumda tam konulamaz
altta yatan diseksion tabloyu süreklı değiştirir.Yapılacak trombolitik
tedavi çok büyük felaketle sonuçlanır. Kamp ve arkadaşlarının yaptığı
çalışmada tromboliz ile tedavi edilen 21 vakada erken mortalite rapor
edilmiştir. Bunların çoğunda ölüm nedeni kardiak tamponaddır. Bu
nedenle özellikle inferior MI'lü hastaların değerlendirilmesinde
dikkatli olunmalı ve trombolitik tedaviye dikkat edilmelidir.
6-Diğer
klinik bulgular: Abdominal aortada olan disseksiyon vasküler
komplikasyonlar yapabilir. %5-8 renal arter tutulumu ve renal iskemi
veya frank infakt yapabilir. %3-5 mezenterik infakt, %12 iliak arter
tutulumu ile femoral nabız defisitleri ve akut alt extremite iskemisi
olabilir. Bazen göğüs ağrısı semptomları belirgin değilse nabız
defisiti periferal nöropati yanlışlıkla periferal embolik hadise
sanılabilir.
Sol tarafta daha fazla olmak üzere plevral
efüzyonlarda görülür.Aorta etrafında exudatif infilamatuar reaksion
veya bazı vakalarda hemotoraks olabilir. ses kısıklığı üst solunum yolu
obstruksionu ile, trakeobronşial ağaca rüptür ile hemoptizi disfajı,
vena cava superior sendromu, hematemez, sternoklavikular bölgenın
pulsasyonu, horner sendromu ve açıklanamayan ateş olabilir. Devamlı
üfürüm durumunda sağ atriuma sağ ventrikule veya sol atriuma rüptür
olabilir bu da konjestif kalp yetmezliği ile sonuçlanabilir. Tanı
özellikle göğüs ağrısı ve diğer klinik semptomların varlığında ve fizik
bulgular, göğüs röntgeni olduğunda konabilir.
LABORATUVAR:
Göğüs
röntgenografisi diseksiyon tanısında sık kullanılır. Bunun daha da
ötesinde göğüs röntgenogramı aort diseksiyonu şüphesini artırabilir.
Burada bulgular nonspesifik ve nadiren diagnostiktir. Göğüs
röntgenogramında %80-90 görülen aortik siluetin genişlemesidir. Daha
nadir olarakta superior mediastenin genişlemesi görülür.
Aortta
kalsifikasyonun görülmesi ve bu kalsifikasyonun dış aort tabakasında
1cm’den daha fazla ayrıldığının gösterilmesi aort diseksionunun
tanısını destekler. Ama diagnostik değildir. Yeni çekilen göğüs
röntgenogramının eski röntgenogramlarla karşılaştırılması aort ve
medıastendeki daha önceki olayların değerlendirme imkanını
tanımaktadır. Plevral efüzyonlar tipik olarak vardır ve çoğunlukla sol
tarafa yerleşirler desenden aortadaki diseksionlarla beraberdirler.
Bununla beraber aort diseksionlu hastaların çoğunda bir yada daha fazla
röntgen anomalileri görülmektedir. Bu oran %12'lere kadar çıkmaktadır.
Bu nedenle normal bir göğüs röntgenogramı hiçbir zaman diseksiyonu
ekarte ettirmez.Böyle durumlarda hastaların göğüs röntgenogramlarından
şüphe etmek gerekir.
EKG Bulguları; EKG normal olmakla beraber
vakaların 1/3'ünde sol ventrikül hipertrofi bulgularını gösterir.
Nonspesifik göğüs ağrısı olan hastalarda ST segmentınde ve T dalgasında
değişiklikler görülebilir. EKG'de MI bulgularının bulunmaması ve
yırtıcı göğüs ağrısı bulunan bir hastada diseksiyon teşhisini akla
getirmelidir. Proksimal diseksiyonda diseksiyon kanadı koroner arteri
kapsadığı zaman hastaların EKG'leri de akut MI bulgularını gösterir.
Ascenden aort diseksiyonlu bazı hastalarda da MI ile sonuçlanabilen
koroner arter obstrüksionları gelişebilir.
TANI TEKNİKLERİ:
1-Öncelikle çalışmada aort diseksiyonu tanısı düşünülüp düşünülmediği belirlenmelidir.
2-Diseksiyonun ascenden, arcus veya descenden aortayı tutup tutmadığı belirlenmelidir.
3-Eğer
mümkünse anatomik özellikleri, genişliği, tuttuğu bölge, yalancı
lümende yerleşen trombüs, diseksiyonun dalları tutup tutmadığı, aortik
regürjitasyonun olup olmadığı, perikardial efüzyonun olup olmadığı,
koroner arterlerin intimal kanat tarafından tutulup tutulmadığı da
değerlendirilmelidir. Malesef tek bir görüntüleme yöntemi tüm anatomik
detay hakkında bilgi vermemektedir. Diagnostik tanıların seçilmesi bu
nedenle klinik senaryoya ve hasta yönetiminde belirli informasyona
dayanmalıdır.
1-Aortografi:
Retrograd aortografi şüphelenilen
aort diseksiyonu vakalarında kullanılan ilk diagnostik tetkiktir.
Aortografide çift lümen veya intimal kanadın görüntülenmesi tanı için
yeterlidir. Bununla beraber indrekt bulgular arasında; aortik lümen
deformitesi, aortik duvar kalınlaşması, yan dalların anormalitesi ve
aortik regürjitasyon vardır ki, bunlar destekleyici bulgulardır. Ernest
ve arkadaşları yalancı lüğmenın %87 intimal kanadın %50 disseksiyon
vakasında görüntülendiğini göstermişlerdir.
Aortografi uzun
yıllardan berı aort diseksionunda diagnostik amaçla
değerlendirilmesınde kullanılmıştır. Bununla beraber alternatif
diagnostik tanı aracları ile tanışılması ıle beraber aortografi eski
hassasiyetını kaybetmiştir. 1989 yılında yapılan retrospektif bir
çalışmaya göre aort diseksionunun tanısında aortografinin sensitivite
ve spesifitesi %85-95 olarak bulunmuştır. Aortografinin önemli
avantajları arasında aort diseksiyonunun genişliği ve yan dalların
tutulup tutulmamasıdır.
Dezavantajları; İnvaziv bir prosedür olması,
kontrast madde kullanılması, belirli bir riskinin olması ve çalışmayı
tamamlamadaki problemlerdir. Aynı zamanda aortografinin uzun sürmesi de
bir dezavantajdır. Yine invaziv bir girişim olan aortografi böbrek
fonksiyonları bozuk olan hastalarda kotrendikedir.
2-Bilgisayarlı Tomografi:
Aort
diseksiyonunda bir veya iki aort lümeninin görüntülenmesi veya kontrast
opasifikasyonun ayrılmasında önemlidir. Aort diseksiyonun indirekt
bulguları da görülebilir. Tomografinin %83-100 oranında güvenilirliği
vardır. Ultrasonik tomografinin süperior imaj rezolusyonu sağlayıp
aortun ve bunun yanısıra dallarının 3 boyutlu görüntülenmesini sağlar.
Böylece aort diseksionu tanısında tomografi doğruluğu sağlayıp, aynı
zamanda anatomik özellikleri daha iyi tanımlar. Tomografi
görüntülemenin avantajı noninvaziv olmasıdır. ancak bununla beraber İV
kontrast madde kullanılması da gerekmektedir.
Tomografi aynı
zamanda yalancı lümende trombüs olup olmadığını ve yine perikardial
efüzyonun olup olmadığını tanımlamada da yararlıdır. Tomografinin
dezavantajı ise aortik diseksiyonun diğer yöntemlerden daha az sensitif
olmasıdır. Bununla beraber intimal yırtık 2/3 vakada tanımlanmakta
ancak yınede tam olarak ıdantifiye edilememektedir.
1-Hipertansiyon distal aort diseksiyonlu
hastaların %80-90'nında vardır. Fakat proximal aort diseksiyonlarında
seyrektir. Tansiyon değişiklikleri; Diseksiyona ciddi hipertansif cevap
renal iskemi, arkus aortadaki baroreseptör mekanizmanın hasarı veya
nadiren gerçek lümenın aşırı daralmasına bağlı pseudokuarktasyon
oluşumu ile ilgilidır. Diğer taraftan hipotansiyonun oluşu ya
hemoperikardiuma bağlı kalp tamponadı veya hemotoraxa bağlı
hipovolemiyi gösteren kötü bir işatettir. Bazen hipotansiyon koroner
perfüzyonu bozarak miyokardial iskemi ve infaktüsle sonuçlanabilir.
Brakiosefalik damarları içeren diseksiyon pseudohipotansiyona sebep
olur. Burada brakial arterin oklüzyonuna bağlı kan basıncının doğru
olmayan ölçümü söz konusudur.
2-Nabız defisitleri; Aortik
regürjitasyona bağlı üfürüm ve nörolojik manifestasyonlar proximal
aortik diseksiyonla birlikte daha fazla karakteristiktir. Nabız
defisitlerinin varlığı ile birlikte akut göğüs ağrısı proximal aortik
diseksiyonunun varlığını desteklemektedir. Nabız defisitleri arteriel
damar boyunca görülür ve bu proximal diseksiyonda %50 kadarken distal
diseksiyonların sadece %15’inde görülür ve bu %15’lik vakalarda da
genellikle femoral veya sol subklavian arter tutulmuştur. Bu tip nabız
defisitlerinin nedeni diseksiyon kanadının arterin içine doğru
expansionu ile gerçek lümenin yalancı lumen tarafından kompresyonudur.
Yada damarların orifisine doğru uzanan intimal yırtığa bağlıdır. Sebep
ne olursa olsun nabız defisiti geçicidir.
3-Aortik regürjitasyon;
Vakaların %16-17'sinde görülür ve proksimal aortik diseksiyonun önemli
bir özelliğidir. Eğer distal diseksiyonla beraber aortik regürjitasyon
varsa patolojide aort kökünün kistik medial dejenerasyonu
düşünülmelidir. Üfrüm arteriel kan basıncı ile değişen sol sternal
bölgeden daha iyi duyulan müzikal bir üfürümdür. Bazı vakalarda
konjestif kalp yetmezliği gelişebilir bu durumda üfürüm kaybolur.
Proksimal aortik diseksionlarda regürjitasyon sebepleri ;
Aortik kapaklar yeterince kapanamayacak kadar diseksion aort kökünü dilate eder.
Disseke hematom kapağa ikinci bir bası yapar
Kapakların anüler desteği yetmezliğe gider
Geniş
sirkümferansiel intimal yırtık ile desteksiz intimal kanat sol
ventrikül içine prolabe olur ve ciddi aorti regürjitasyon meydana gelir.
4-Nörolojik
Bulgular: Tüm aortik diseksiyonların %6-19'unda görülür ve proximal
diseksiyonlarda daha sıktır. Serebrovaskuler hastalık ise %3-6 oranında
görülür (innominate veya sol common carotit arterin tutulumu
olduğunda). Daha az sıklıkla hastalar konfüzyon hatta koma ile
gelebilir. Spinal arter perfüzyonunun bozulması ile iskemik spinal kord
hasarı buna bağlı olarakta paraperezi parapleji gelişebilir ve bu da
daha çok distal diseksiyonlarda görülür.
5-Mİ ve iskemi; %1-2 vakada
proximal diseksiyon koroner arter ostiumunuda içine alır.Burada
diseksiyon daha ziyade sağ koroner arteride tutar ve infaktus de
inferior lokalizasyonludur. Maalesef seconder MI görüldüğünde
semptomlar klınık tabloyu komplike eder. Tanı bu durumda tam konulamaz
altta yatan diseksion tabloyu süreklı değiştirir.Yapılacak trombolitik
tedavi çok büyük felaketle sonuçlanır. Kamp ve arkadaşlarının yaptığı
çalışmada tromboliz ile tedavi edilen 21 vakada erken mortalite rapor
edilmiştir. Bunların çoğunda ölüm nedeni kardiak tamponaddır. Bu
nedenle özellikle inferior MI'lü hastaların değerlendirilmesinde
dikkatli olunmalı ve trombolitik tedaviye dikkat edilmelidir.
6-Diğer
klinik bulgular: Abdominal aortada olan disseksiyon vasküler
komplikasyonlar yapabilir. %5-8 renal arter tutulumu ve renal iskemi
veya frank infakt yapabilir. %3-5 mezenterik infakt, %12 iliak arter
tutulumu ile femoral nabız defisitleri ve akut alt extremite iskemisi
olabilir. Bazen göğüs ağrısı semptomları belirgin değilse nabız
defisiti periferal nöropati yanlışlıkla periferal embolik hadise
sanılabilir.
Sol tarafta daha fazla olmak üzere plevral
efüzyonlarda görülür.Aorta etrafında exudatif infilamatuar reaksion
veya bazı vakalarda hemotoraks olabilir. ses kısıklığı üst solunum yolu
obstruksionu ile, trakeobronşial ağaca rüptür ile hemoptizi disfajı,
vena cava superior sendromu, hematemez, sternoklavikular bölgenın
pulsasyonu, horner sendromu ve açıklanamayan ateş olabilir. Devamlı
üfürüm durumunda sağ atriuma sağ ventrikule veya sol atriuma rüptür
olabilir bu da konjestif kalp yetmezliği ile sonuçlanabilir. Tanı
özellikle göğüs ağrısı ve diğer klinik semptomların varlığında ve fizik
bulgular, göğüs röntgeni olduğunda konabilir.
LABORATUVAR:
Göğüs
röntgenografisi diseksiyon tanısında sık kullanılır. Bunun daha da
ötesinde göğüs röntgenogramı aort diseksiyonu şüphesini artırabilir.
Burada bulgular nonspesifik ve nadiren diagnostiktir. Göğüs
röntgenogramında %80-90 görülen aortik siluetin genişlemesidir. Daha
nadir olarakta superior mediastenin genişlemesi görülür.
Aortta
kalsifikasyonun görülmesi ve bu kalsifikasyonun dış aort tabakasında
1cm’den daha fazla ayrıldığının gösterilmesi aort diseksionunun
tanısını destekler. Ama diagnostik değildir. Yeni çekilen göğüs
röntgenogramının eski röntgenogramlarla karşılaştırılması aort ve
medıastendeki daha önceki olayların değerlendirme imkanını
tanımaktadır. Plevral efüzyonlar tipik olarak vardır ve çoğunlukla sol
tarafa yerleşirler desenden aortadaki diseksionlarla beraberdirler.
Bununla beraber aort diseksionlu hastaların çoğunda bir yada daha fazla
röntgen anomalileri görülmektedir. Bu oran %12'lere kadar çıkmaktadır.
Bu nedenle normal bir göğüs röntgenogramı hiçbir zaman diseksiyonu
ekarte ettirmez.Böyle durumlarda hastaların göğüs röntgenogramlarından
şüphe etmek gerekir.
EKG Bulguları; EKG normal olmakla beraber
vakaların 1/3'ünde sol ventrikül hipertrofi bulgularını gösterir.
Nonspesifik göğüs ağrısı olan hastalarda ST segmentınde ve T dalgasında
değişiklikler görülebilir. EKG'de MI bulgularının bulunmaması ve
yırtıcı göğüs ağrısı bulunan bir hastada diseksiyon teşhisini akla
getirmelidir. Proksimal diseksiyonda diseksiyon kanadı koroner arteri
kapsadığı zaman hastaların EKG'leri de akut MI bulgularını gösterir.
Ascenden aort diseksiyonlu bazı hastalarda da MI ile sonuçlanabilen
koroner arter obstrüksionları gelişebilir.
TANI TEKNİKLERİ:
1-Öncelikle çalışmada aort diseksiyonu tanısı düşünülüp düşünülmediği belirlenmelidir.
2-Diseksiyonun ascenden, arcus veya descenden aortayı tutup tutmadığı belirlenmelidir.
3-Eğer
mümkünse anatomik özellikleri, genişliği, tuttuğu bölge, yalancı
lümende yerleşen trombüs, diseksiyonun dalları tutup tutmadığı, aortik
regürjitasyonun olup olmadığı, perikardial efüzyonun olup olmadığı,
koroner arterlerin intimal kanat tarafından tutulup tutulmadığı da
değerlendirilmelidir. Malesef tek bir görüntüleme yöntemi tüm anatomik
detay hakkında bilgi vermemektedir. Diagnostik tanıların seçilmesi bu
nedenle klinik senaryoya ve hasta yönetiminde belirli informasyona
dayanmalıdır.
1-Aortografi:
Retrograd aortografi şüphelenilen
aort diseksiyonu vakalarında kullanılan ilk diagnostik tetkiktir.
Aortografide çift lümen veya intimal kanadın görüntülenmesi tanı için
yeterlidir. Bununla beraber indrekt bulgular arasında; aortik lümen
deformitesi, aortik duvar kalınlaşması, yan dalların anormalitesi ve
aortik regürjitasyon vardır ki, bunlar destekleyici bulgulardır. Ernest
ve arkadaşları yalancı lüğmenın %87 intimal kanadın %50 disseksiyon
vakasında görüntülendiğini göstermişlerdir.
Aortografi uzun
yıllardan berı aort diseksionunda diagnostik amaçla
değerlendirilmesınde kullanılmıştır. Bununla beraber alternatif
diagnostik tanı aracları ile tanışılması ıle beraber aortografi eski
hassasiyetını kaybetmiştir. 1989 yılında yapılan retrospektif bir
çalışmaya göre aort diseksionunun tanısında aortografinin sensitivite
ve spesifitesi %85-95 olarak bulunmuştır. Aortografinin önemli
avantajları arasında aort diseksiyonunun genişliği ve yan dalların
tutulup tutulmamasıdır.
Dezavantajları; İnvaziv bir prosedür olması,
kontrast madde kullanılması, belirli bir riskinin olması ve çalışmayı
tamamlamadaki problemlerdir. Aynı zamanda aortografinin uzun sürmesi de
bir dezavantajdır. Yine invaziv bir girişim olan aortografi böbrek
fonksiyonları bozuk olan hastalarda kotrendikedir.
2-Bilgisayarlı Tomografi:
Aort
diseksiyonunda bir veya iki aort lümeninin görüntülenmesi veya kontrast
opasifikasyonun ayrılmasında önemlidir. Aort diseksiyonun indirekt
bulguları da görülebilir. Tomografinin %83-100 oranında güvenilirliği
vardır. Ultrasonik tomografinin süperior imaj rezolusyonu sağlayıp
aortun ve bunun yanısıra dallarının 3 boyutlu görüntülenmesini sağlar.
Böylece aort diseksionu tanısında tomografi doğruluğu sağlayıp, aynı
zamanda anatomik özellikleri daha iyi tanımlar. Tomografi
görüntülemenin avantajı noninvaziv olmasıdır. ancak bununla beraber İV
kontrast madde kullanılması da gerekmektedir.
Tomografi aynı
zamanda yalancı lümende trombüs olup olmadığını ve yine perikardial
efüzyonun olup olmadığını tanımlamada da yararlıdır. Tomografinin
dezavantajı ise aortik diseksiyonun diğer yöntemlerden daha az sensitif
olmasıdır. Bununla beraber intimal yırtık 2/3 vakada tanımlanmakta
ancak yınede tam olarak ıdantifiye edilememektedir.
Geri: AORT YIRTILMASI ( DİSEKSİYONU)
3-MRİ:
Kullanımı özellikle noninvaziv olması, iv kontrastlı meteryal
veya iyonize radyoaktif meteryal gerektirmemesi açılarından
avantajlıdır. Özellikle transvers sagital ve koronal planda yüksek
kalitede imaj sağlamaktadır. Aynı zamanda sol anterior oblik açıyı ve
ve torasik aortayı daha iyi görüntüleme olanağına sahiptir. MRİ
özellikle torasik aort anevrizması olanlarda faydalıdır.
MRİ
%98’e varan sensitifite ve spesifitesi vardır. MRİ intimal yırtıkta
%88, trombüste %98 ve perikardial efüzyonda da %100 sensitifiteye
sahiptir. MRİ yüksek doğruluğa sahip bir tanı metodudur. Ancak MRİ'nın
birkaç dezavantajı vardır. Pil takılı hastalarda, vasküler kliplerde,
metalik prostetik kalp kapağı olanlarda özellikle kontrendikedir. Yan
dalların görüntülenmesınde biraz daha sınırlıdır ve aortik
regürjitasyonun varlığını tam olarak tanımlayamaz.
Aort
diseksiyonu olan birçok hasta hemodınamik yönden stabil değildir ve iv
antihipertansif medikasyonlara tabi tutulmalıdır. Bu antihipertansif
medikasyonlar esnasında atreriyel basıncın görüntülenmesi lazımdır.
Fakat MRİ'nın kullanılması bu görüntülemeyi engellemektedir ve aynı
zamanda uzun çalışma boyunca hastayı kısıtlamaktadır.
4-Ekokardiyografi:
Şüpelenilen
aort diseksiyonlarında kullanılan bir tanı metodudur. Noninvazivdir ve
çok rahat kullanılabilir. Ekokardiografide aort diseksiyonu tanısı
intimal kanadın aort lümeninde gösterilmesi ve yine aort lümenınden
yalancı kanalın ayrılması ile konabilir. Bunun yanında kalpdeki diğer
artefaktlarda aortik lümende aortik diseksionu taklit eden dansite
değişiklikleride yapabilirler. Bu tür intimal bozukluklar
artefaktlardan ayırmak için disseke olmuş kısmın aortik duvardan veya
diğer kardiak yapılardan bağımsız bır haraketının olmasının yanısıra
doplerde de iki lümen arasında farklı rengin görülmesi gerekmektedir.
Eko'da yalancı lümenin tromboze olduğunun gösterilmesi ve yine intimal
kalsifikasyonun veya aortik duvarın kalınlaştığı durumların görülmesi
aort diseksionu tanısını destekler.
Transtorasik ekoda %59-85
sensitivite ve %63-96 spesifite ye sahiptir. Ascenden aortada
sensitifite %78-100, descanden aortada ise %31-55'dir.
Transösefagial
ekoda ise daha iyi bir anatomik görüntüleme ve anatomik detay
vermektedir. Bu tetkik genellikle hastada yatar pozisyonda sedasyonda
yada genel anestezi altında yapılır. Bu prosedürde noninvazivdir.
TEE, aort diseksionunun klinik tanısında çok önemli bir yere sahiptir.
Teşhis doğrulanır (intimal menbran )
intimal yırtık -Diseksiyon genişliği
LV duvar haraketleri
Bronş tutulumu
Aort regürjitasyonu ve derecesi
Perikard veya plevral sıvı belirlenebilir.
TEE'nın
relatif kontrendikasyonları arasında; bilinen bir özofajeal hastalığın
olması ve yine hastalarda %3'e kadar varan tolere edememe görülmektedir.
Önemli
yan etkileri arasında bronkospazm, hipertansion, bradikardi, ösefajeal
perforasyon vardır. Ancak bu komplikasyonlar %1'den daha az oranda
görülür. Önemli bir dezavantajı da distal desendan aorta ve proksimal
arkın interpozisyonunda tam olarak bilgi verememesidir.
TEE ile
aort diseksionunun tanısında %98-99 sensivite bildirilmiştir.
İntimadaki yırtıklarda %73, trombüste %68 sensitivite vardır. Aortik
regurjitasyon ve perikardial effüzyonda ise bu oran %100'dür. Eğer
intimal flep tek başına görülmüşse ve başkada destekleyen bulgusu yoksa
diseksion tanısı tam definitif değildir ve başka görüntüleme
yöntemleride yanlış pozitif sonuçları ekarte etmek için kullanılmalıdır.
Ballol
ve arkadaşları 34 aort diseksiyonlu hastaya TEE uyguladılar. Bu
hastaların 7'sinde koroner arter tutulumu da vardı ve yine bu 7
hastanın 6'sında TEE ile intimal kanadın koroner ostiuma doğru uzandığı
gösterildi. Bununla beraber TEE koroner arterin sadece proksimal
bölgelerini göstermektedir. Bu yüzden koroner ateroskleroz durumlarında
anjiografi gerekmektedir. Bir çalışmada aort diseksiyonundan
şüphelenilen hastakların %42-68 gibi bir oranda TEE ile tanı ekarte
edilmiştir. Bu hastalarda sebebi bilinmeyen bır göğüs ağrısı mevcuttu.
Granado ve ark. TEE ile 42 vakada göğüs ağrısının alternatif
sebeplerini tespit etmişlerdir.
Bu nedenler arasında; sol
ventriküler haraket anomalileri, aort stenozu, perikardial efüzyon ve
kardiak tamponad bulunmaktaydı.Yıne yapılan başka bir çalışmada
diseksiyon bulunmayan hastaların %73 kadarında diğer aortik anomaliler
tespit edilmiştir. Yine bunların %23'üne infaktüs veya iskemi eşlik
etmekteydi.
İntravasculer USG: (IVUS)
Yamada ve ark. 15 hasta
ile intravaskuler USG ile kronik aort diseksiyonu bulguları üzerinde
çalıştılar. Bu çalışmalarda intravaskuler USG torasik aortadaki intimal
yırtığı ve tüm aort segmentlerini iyi bir şekilde göstermekteydi.
İntravaskuler USG abdominal aortanın da değerlendirilmesinde faydalı
bulundu.
Kullanımı özellikle noninvaziv olması, iv kontrastlı meteryal
veya iyonize radyoaktif meteryal gerektirmemesi açılarından
avantajlıdır. Özellikle transvers sagital ve koronal planda yüksek
kalitede imaj sağlamaktadır. Aynı zamanda sol anterior oblik açıyı ve
ve torasik aortayı daha iyi görüntüleme olanağına sahiptir. MRİ
özellikle torasik aort anevrizması olanlarda faydalıdır.
MRİ
%98’e varan sensitifite ve spesifitesi vardır. MRİ intimal yırtıkta
%88, trombüste %98 ve perikardial efüzyonda da %100 sensitifiteye
sahiptir. MRİ yüksek doğruluğa sahip bir tanı metodudur. Ancak MRİ'nın
birkaç dezavantajı vardır. Pil takılı hastalarda, vasküler kliplerde,
metalik prostetik kalp kapağı olanlarda özellikle kontrendikedir. Yan
dalların görüntülenmesınde biraz daha sınırlıdır ve aortik
regürjitasyonun varlığını tam olarak tanımlayamaz.
Aort
diseksiyonu olan birçok hasta hemodınamik yönden stabil değildir ve iv
antihipertansif medikasyonlara tabi tutulmalıdır. Bu antihipertansif
medikasyonlar esnasında atreriyel basıncın görüntülenmesi lazımdır.
Fakat MRİ'nın kullanılması bu görüntülemeyi engellemektedir ve aynı
zamanda uzun çalışma boyunca hastayı kısıtlamaktadır.
4-Ekokardiyografi:
Şüpelenilen
aort diseksiyonlarında kullanılan bir tanı metodudur. Noninvazivdir ve
çok rahat kullanılabilir. Ekokardiografide aort diseksiyonu tanısı
intimal kanadın aort lümeninde gösterilmesi ve yine aort lümenınden
yalancı kanalın ayrılması ile konabilir. Bunun yanında kalpdeki diğer
artefaktlarda aortik lümende aortik diseksionu taklit eden dansite
değişiklikleride yapabilirler. Bu tür intimal bozukluklar
artefaktlardan ayırmak için disseke olmuş kısmın aortik duvardan veya
diğer kardiak yapılardan bağımsız bır haraketının olmasının yanısıra
doplerde de iki lümen arasında farklı rengin görülmesi gerekmektedir.
Eko'da yalancı lümenin tromboze olduğunun gösterilmesi ve yine intimal
kalsifikasyonun veya aortik duvarın kalınlaştığı durumların görülmesi
aort diseksionu tanısını destekler.
Transtorasik ekoda %59-85
sensitivite ve %63-96 spesifite ye sahiptir. Ascenden aortada
sensitifite %78-100, descanden aortada ise %31-55'dir.
Transösefagial
ekoda ise daha iyi bir anatomik görüntüleme ve anatomik detay
vermektedir. Bu tetkik genellikle hastada yatar pozisyonda sedasyonda
yada genel anestezi altında yapılır. Bu prosedürde noninvazivdir.
TEE, aort diseksionunun klinik tanısında çok önemli bir yere sahiptir.
Teşhis doğrulanır (intimal menbran )
intimal yırtık -Diseksiyon genişliği
LV duvar haraketleri
Bronş tutulumu
Aort regürjitasyonu ve derecesi
Perikard veya plevral sıvı belirlenebilir.
TEE'nın
relatif kontrendikasyonları arasında; bilinen bir özofajeal hastalığın
olması ve yine hastalarda %3'e kadar varan tolere edememe görülmektedir.
Önemli
yan etkileri arasında bronkospazm, hipertansion, bradikardi, ösefajeal
perforasyon vardır. Ancak bu komplikasyonlar %1'den daha az oranda
görülür. Önemli bir dezavantajı da distal desendan aorta ve proksimal
arkın interpozisyonunda tam olarak bilgi verememesidir.
TEE ile
aort diseksionunun tanısında %98-99 sensivite bildirilmiştir.
İntimadaki yırtıklarda %73, trombüste %68 sensitivite vardır. Aortik
regurjitasyon ve perikardial effüzyonda ise bu oran %100'dür. Eğer
intimal flep tek başına görülmüşse ve başkada destekleyen bulgusu yoksa
diseksion tanısı tam definitif değildir ve başka görüntüleme
yöntemleride yanlış pozitif sonuçları ekarte etmek için kullanılmalıdır.
Ballol
ve arkadaşları 34 aort diseksiyonlu hastaya TEE uyguladılar. Bu
hastaların 7'sinde koroner arter tutulumu da vardı ve yine bu 7
hastanın 6'sında TEE ile intimal kanadın koroner ostiuma doğru uzandığı
gösterildi. Bununla beraber TEE koroner arterin sadece proksimal
bölgelerini göstermektedir. Bu yüzden koroner ateroskleroz durumlarında
anjiografi gerekmektedir. Bir çalışmada aort diseksiyonundan
şüphelenilen hastakların %42-68 gibi bir oranda TEE ile tanı ekarte
edilmiştir. Bu hastalarda sebebi bilinmeyen bır göğüs ağrısı mevcuttu.
Granado ve ark. TEE ile 42 vakada göğüs ağrısının alternatif
sebeplerini tespit etmişlerdir.
Bu nedenler arasında; sol
ventriküler haraket anomalileri, aort stenozu, perikardial efüzyon ve
kardiak tamponad bulunmaktaydı.Yıne yapılan başka bir çalışmada
diseksiyon bulunmayan hastaların %73 kadarında diğer aortik anomaliler
tespit edilmiştir. Yine bunların %23'üne infaktüs veya iskemi eşlik
etmekteydi.
İntravasculer USG: (IVUS)
Yamada ve ark. 15 hasta
ile intravaskuler USG ile kronik aort diseksiyonu bulguları üzerinde
çalıştılar. Bu çalışmalarda intravaskuler USG torasik aortadaki intimal
yırtığı ve tüm aort segmentlerini iyi bir şekilde göstermekteydi.
İntravaskuler USG abdominal aortanın da değerlendirilmesinde faydalı
bulundu.
:: Sağlık :: Hastalıklar
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz