Mai ve Siyah [Özet]
1 sayfadaki 1 sayfası
Mai ve Siyah [Özet]
KİTABIN ADI :MAİ ve SİYAH
KİTABIN YAZARI :HALİD ZİYA UŞAKLIGİL
YAYINEVİ :İNKILAP VE AKA KİTABEVLERİ
BASIMYILI :1980
1.KİTABIN KONUSU:Hayalleri olan bir gencin lise son sınıfta babasını
kaybetmesiyle hayallerinin yıkılışı ve beraberindeki hayat mücadelesi.
2.KİTABIN ÖZETİ: Ahmet Cemil,babasının ölümünden sonra,binbir güçlükle
okulu bitirir ve kız kardeşini ve annesini beslemek için çalışmak
zorunda kalır.Bunun için elinden fazla birşey de gelmemektedir.Çünkü
yabancı dil bilmekten başka bildiği birşey yoktur.Ona kalsa,bütün
çalışmalarını şiir üzerinde toplamayı;edebiyatımıza bir başka yön
vermeyi ister. Ancak hayat mücadelesi onu çok genç yaşta karşılar.
Ali Şekip ,Hüseyin Nazmi gibi arkadaşlarıyla başlıca tartışma konusu
budur zaten. Raci gibi kendisini kıskanan,arkasından dedikodular
yaratan birine rağmen şiirde birşeyler yapacağına inanır . Bir yandan ,
Ahmet Cemil ,bu sarı , uzun saçlı, mavi gözlü ,kalem parmaklı genç,
Hüseyin Nazmi’nin kızkardeşi Lamia’yı sever.Tek kaygısı onunla
evlenmek,ona layık bir yuva kurabilmektir.Fakat bu mümkün olabilir mi?
Olabilecek mi? Hep bunu hayal eder.
Okulu bitirdikten sonra ,zavallı genç çok sıkıntılı günler
geçirir.Evlerine gittiğin öğrencilerin şımarıklıklarına katlanmak
zorunda kalır.Ekmeğini kazanır ama, neler pahasına! Böylelerinden para
kabul etmeğe mecbur kalmak ona pek ağır gelir . Başka çare de yoktur.
Pek dayanamaz hale gelince , bu sefer kitapçılara polis romanları
tercüme etmeye kalkar. O çağlarda pek sayılı olan bu kitapçılar da onun
derisini yüzerler.Geceler boyu göz nuru dökerek yaptığı anlamsız
tercümelere hiç denecek kadar az para verirler. Ne öyle eserleri
tercüme etmek ister , ne de parasını üzüle üzüle almaya razı olur.
Ahmet Cemil, günün birinde “Mirat-I Şuun” adlı gazetede çalışmaya
başlar. Hayatı az çok düzene girer. Hatta ,gazete sahibinin oğlu Vehbi
Efendi, Ahmet Cemil’in kız kardeşi İkbal’le evlenir. O zaman
Süleymaniye’de eski bir evde oturan Ahmet Cemil, kız kardeşini mutlu
görmek hevesiyle güzel bir düğün yapar. Ama bu evlilik, o zamanın
evlenme şartları yüzünden başarılı olmaz. Evlenenler daha önce
birbirlerini tanımadıkları için bağdaşamazlar. Vehbi Efendi çok kaba,
durmadan içen , küstah bir kimsedir. Öyle alçak bir heriftir ki, karısı
hamile olduğu sıralarda beslemelerini okşayarak onlarla gönül
eğlendirir. Ahmet Cemil bu adiliklere dayanamaz .Gülle dokunmaya
kıyamadığı biricik kız kardeşinin hırpalanmasına, hatta dövülmesine
razı olmaz. Bir gece, Vehbi, İkbal’I öyle hırpalar, durumunu düşünmeden
öyle bir tekme atar ki zavallı kadın çocuğunu düşürür. Ahmet Cemil,
çıldırmış bir halde, arkadaşı Ali Şekip’in dükkanına kendini atar. Ali
Şekip’e anasınden aldığı küpeleri, yüzükleri emniyet sandığına rehin
etmekte kendisine yardım için gitmiştir. Kız kardeşini ölümden
kurtarmak gerekmektedir.Hiçbir önlem zavallı İkbal’i ölümün pençesinden
kurtaramaz.
Hüseyin Nazmi, uzakça bir görevle dış işlerine tayin edilmiştir.
Memmundur. Ahmet Cemil, bir gün onu ziyarete gider. Bir aya kadar
memleketten ayrılacak olan Hüseyin Nazmi, sevineceğini sanarak Ahmet
Cemil’e başka bir haber daha verir. Lamia’yı evlendiriyorlardır.O zaman
Ahmet Cemil Lamia’ya ait tek tük hatıra kırıntılarını bir daha yaşar.
Bunlar, Lamia’nın çocukluğu ile ilgilidir. Zihninde, kızı, ailesinin
ısrarıyla evlenmeyi kabul etmiştir diye tasarlar.Bir an sevgisini
itiraf etmeyi düşünür.Ama yoksulluğu, işşizliği aklına gelince bir yuva
kuramayacağını kabullenir. Bundan da vazgeçer.
Önce kardeşi, sonra Lamia… Geriye ne kalmıştır?Eseri mi?Genç adam,bütün
ömrürünü koyduğu şiirlerini bir an bile duraklamadan ocağa atıp yakar.
Yaşamı gözlerinde yaşlar,ağzında acı bir lezzetle seyreder. O esrin bir
anlamı kalmamıştır artık.
Madem ki Hüseyin Nazmi gidiyor, o da gidecektir. Bir gün Taksim
bahçesinde oturuken ileriye ait tasarlarını, tasarladıklarını hatırlar.
Şimdi o da Anadolu’da bir görev alıp gidecektir işte. Kendisine
kırgınlıktan başka birşey sağlamayan bu İstanbul’dan kaçacaktır.
Kararını yerine getirir. Dertli anasını alarak bir vapura biner. Gece
karanlığında, son defa İstanbulu, Cihangiri seyreder. Deniz karanlık,
gece karanlıktır. Vaktiyle Tepe başında, gece, gözlerine bir elmas
yağmuru gibi görünen ışıklar sanki sönmüştü. Şimdi her taraf
simsiyahtı. Oda,güneşten, hayatın biçareliğiyle alay eden ışıktan
kaçarak,sonsuz bir yoklukta mutlu ve rahat, yuvarlanıp gidecektir.
3.KİTABIN ANAFİKRİ:İnsan hayatta karşısına çıkan zorluklara karşı
mücadele etmeli,hayallerle gerçekleri birbirine karıştırmamalıdır.
4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ:
AHMET CEMİL: Başarılı bir lise hayatı sürerken,son sınıfta babasını
kaybeder ve hayat mücadelesine çok erken başlar.Amacı şiire başka bir
yön vermek iken babasının ölümü herşeyi alt üst eder.Hayalleri olan bir
gençtir.Babasının ardından kızkardeşi İkbal’in ölümü,son olarak da
yakın dostu olan Hüseyin Nazmi’nin kızkardeşi Lamia’nın evlenmesiyle
tüm hayalleri yıkılır.
HÜSEYİN NAZMİ:Ahmet Cemil’in en yakın dostudur.O da Ahmet Cemil gibi şiire düşkündür.İlbal’in ağabeyidir.
İKBAL:Ahmet Cemil’in kızkardeşidir.Özellikle babasının ölümünden sonra annesine ve ağabeyine bağlılığı artmıştır.
LAMİA:Hüseyin Nazmi’nin kızkardeşidir.Güzel ve alımlı bir genç kızdır.Ahmet cemil’in kendisine olan aşkından hebersizdir.
5.KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Eser,dili ağır olduğu için pek anlaşılmamakta,devamlı dipnotlara bakma
ihtiyacı hissedilmektedir.Buna rağmen olayların anlatılışı akıcı bir
dille ifade edilmektedir.Hayat şartlarının zor olduğu bir dönemde
yazılan eser,insanın maddi durumunun hayatını nasıl etkilediği açık bir
şekilde ortaya konmuştur.
6.KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
İstanbul’da doğdu.İstanbul’da başladıgı öğrenimini İzmir’de tamamladı.
Öğretmenlik yaptı,çeşitli memurluklarda bulundu. Edebiyat hayatına
1884’te atıldı..Geniş bir kültüre ve bilgiye sahipti.Servet-i Fünun
edebiyatının nesir alanında en güçlü kalemi oldu.Türk edebiyatının en
büyük romancısı olarak kabul edildi.Romanlarındaki konularda çoğunlukla
aydınlar arasından şeçtiği halde, hikayelerinde daha çok halkın
yaşayışını konu olarak seçmiştir.
ROMANLARI OYUNLARI
-NEMİDE -KABUS
-BİR ÖLÜNÜN DEFTERİ -FÜRUZAN
-SEFİLE -FARE
-FERDİ VE ŞÜREKASI
-AŞK-I MEMNU ANILARI
-KIRIK HAYATLAR -KIRK YIL
HİKAYELERİ -SARAY VE ÖTESİ
-BİR YAZIN TARİHİ -BİR ACI HİKAYE
-SOLGUN DEMET
-SEPETTE BULUNMUŞ SANAT VE EDEBİYAT
-HEPSİNDEN ACI ÜZERİNE
-AŞKA DAİR -SANATA DAİR
-ONU BEKLERKEN
-İHTİYAR DOST
KADIN PENÇESİ
KİTABIN YAZARI :HALİD ZİYA UŞAKLIGİL
YAYINEVİ :İNKILAP VE AKA KİTABEVLERİ
BASIMYILI :1980
1.KİTABIN KONUSU:Hayalleri olan bir gencin lise son sınıfta babasını
kaybetmesiyle hayallerinin yıkılışı ve beraberindeki hayat mücadelesi.
2.KİTABIN ÖZETİ: Ahmet Cemil,babasının ölümünden sonra,binbir güçlükle
okulu bitirir ve kız kardeşini ve annesini beslemek için çalışmak
zorunda kalır.Bunun için elinden fazla birşey de gelmemektedir.Çünkü
yabancı dil bilmekten başka bildiği birşey yoktur.Ona kalsa,bütün
çalışmalarını şiir üzerinde toplamayı;edebiyatımıza bir başka yön
vermeyi ister. Ancak hayat mücadelesi onu çok genç yaşta karşılar.
Ali Şekip ,Hüseyin Nazmi gibi arkadaşlarıyla başlıca tartışma konusu
budur zaten. Raci gibi kendisini kıskanan,arkasından dedikodular
yaratan birine rağmen şiirde birşeyler yapacağına inanır . Bir yandan ,
Ahmet Cemil ,bu sarı , uzun saçlı, mavi gözlü ,kalem parmaklı genç,
Hüseyin Nazmi’nin kızkardeşi Lamia’yı sever.Tek kaygısı onunla
evlenmek,ona layık bir yuva kurabilmektir.Fakat bu mümkün olabilir mi?
Olabilecek mi? Hep bunu hayal eder.
Okulu bitirdikten sonra ,zavallı genç çok sıkıntılı günler
geçirir.Evlerine gittiğin öğrencilerin şımarıklıklarına katlanmak
zorunda kalır.Ekmeğini kazanır ama, neler pahasına! Böylelerinden para
kabul etmeğe mecbur kalmak ona pek ağır gelir . Başka çare de yoktur.
Pek dayanamaz hale gelince , bu sefer kitapçılara polis romanları
tercüme etmeye kalkar. O çağlarda pek sayılı olan bu kitapçılar da onun
derisini yüzerler.Geceler boyu göz nuru dökerek yaptığı anlamsız
tercümelere hiç denecek kadar az para verirler. Ne öyle eserleri
tercüme etmek ister , ne de parasını üzüle üzüle almaya razı olur.
Ahmet Cemil, günün birinde “Mirat-I Şuun” adlı gazetede çalışmaya
başlar. Hayatı az çok düzene girer. Hatta ,gazete sahibinin oğlu Vehbi
Efendi, Ahmet Cemil’in kız kardeşi İkbal’le evlenir. O zaman
Süleymaniye’de eski bir evde oturan Ahmet Cemil, kız kardeşini mutlu
görmek hevesiyle güzel bir düğün yapar. Ama bu evlilik, o zamanın
evlenme şartları yüzünden başarılı olmaz. Evlenenler daha önce
birbirlerini tanımadıkları için bağdaşamazlar. Vehbi Efendi çok kaba,
durmadan içen , küstah bir kimsedir. Öyle alçak bir heriftir ki, karısı
hamile olduğu sıralarda beslemelerini okşayarak onlarla gönül
eğlendirir. Ahmet Cemil bu adiliklere dayanamaz .Gülle dokunmaya
kıyamadığı biricik kız kardeşinin hırpalanmasına, hatta dövülmesine
razı olmaz. Bir gece, Vehbi, İkbal’I öyle hırpalar, durumunu düşünmeden
öyle bir tekme atar ki zavallı kadın çocuğunu düşürür. Ahmet Cemil,
çıldırmış bir halde, arkadaşı Ali Şekip’in dükkanına kendini atar. Ali
Şekip’e anasınden aldığı küpeleri, yüzükleri emniyet sandığına rehin
etmekte kendisine yardım için gitmiştir. Kız kardeşini ölümden
kurtarmak gerekmektedir.Hiçbir önlem zavallı İkbal’i ölümün pençesinden
kurtaramaz.
Hüseyin Nazmi, uzakça bir görevle dış işlerine tayin edilmiştir.
Memmundur. Ahmet Cemil, bir gün onu ziyarete gider. Bir aya kadar
memleketten ayrılacak olan Hüseyin Nazmi, sevineceğini sanarak Ahmet
Cemil’e başka bir haber daha verir. Lamia’yı evlendiriyorlardır.O zaman
Ahmet Cemil Lamia’ya ait tek tük hatıra kırıntılarını bir daha yaşar.
Bunlar, Lamia’nın çocukluğu ile ilgilidir. Zihninde, kızı, ailesinin
ısrarıyla evlenmeyi kabul etmiştir diye tasarlar.Bir an sevgisini
itiraf etmeyi düşünür.Ama yoksulluğu, işşizliği aklına gelince bir yuva
kuramayacağını kabullenir. Bundan da vazgeçer.
Önce kardeşi, sonra Lamia… Geriye ne kalmıştır?Eseri mi?Genç adam,bütün
ömrürünü koyduğu şiirlerini bir an bile duraklamadan ocağa atıp yakar.
Yaşamı gözlerinde yaşlar,ağzında acı bir lezzetle seyreder. O esrin bir
anlamı kalmamıştır artık.
Madem ki Hüseyin Nazmi gidiyor, o da gidecektir. Bir gün Taksim
bahçesinde oturuken ileriye ait tasarlarını, tasarladıklarını hatırlar.
Şimdi o da Anadolu’da bir görev alıp gidecektir işte. Kendisine
kırgınlıktan başka birşey sağlamayan bu İstanbul’dan kaçacaktır.
Kararını yerine getirir. Dertli anasını alarak bir vapura biner. Gece
karanlığında, son defa İstanbulu, Cihangiri seyreder. Deniz karanlık,
gece karanlıktır. Vaktiyle Tepe başında, gece, gözlerine bir elmas
yağmuru gibi görünen ışıklar sanki sönmüştü. Şimdi her taraf
simsiyahtı. Oda,güneşten, hayatın biçareliğiyle alay eden ışıktan
kaçarak,sonsuz bir yoklukta mutlu ve rahat, yuvarlanıp gidecektir.
3.KİTABIN ANAFİKRİ:İnsan hayatta karşısına çıkan zorluklara karşı
mücadele etmeli,hayallerle gerçekleri birbirine karıştırmamalıdır.
4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ:
AHMET CEMİL: Başarılı bir lise hayatı sürerken,son sınıfta babasını
kaybeder ve hayat mücadelesine çok erken başlar.Amacı şiire başka bir
yön vermek iken babasının ölümü herşeyi alt üst eder.Hayalleri olan bir
gençtir.Babasının ardından kızkardeşi İkbal’in ölümü,son olarak da
yakın dostu olan Hüseyin Nazmi’nin kızkardeşi Lamia’nın evlenmesiyle
tüm hayalleri yıkılır.
HÜSEYİN NAZMİ:Ahmet Cemil’in en yakın dostudur.O da Ahmet Cemil gibi şiire düşkündür.İlbal’in ağabeyidir.
İKBAL:Ahmet Cemil’in kızkardeşidir.Özellikle babasının ölümünden sonra annesine ve ağabeyine bağlılığı artmıştır.
LAMİA:Hüseyin Nazmi’nin kızkardeşidir.Güzel ve alımlı bir genç kızdır.Ahmet cemil’in kendisine olan aşkından hebersizdir.
5.KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Eser,dili ağır olduğu için pek anlaşılmamakta,devamlı dipnotlara bakma
ihtiyacı hissedilmektedir.Buna rağmen olayların anlatılışı akıcı bir
dille ifade edilmektedir.Hayat şartlarının zor olduğu bir dönemde
yazılan eser,insanın maddi durumunun hayatını nasıl etkilediği açık bir
şekilde ortaya konmuştur.
6.KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
İstanbul’da doğdu.İstanbul’da başladıgı öğrenimini İzmir’de tamamladı.
Öğretmenlik yaptı,çeşitli memurluklarda bulundu. Edebiyat hayatına
1884’te atıldı..Geniş bir kültüre ve bilgiye sahipti.Servet-i Fünun
edebiyatının nesir alanında en güçlü kalemi oldu.Türk edebiyatının en
büyük romancısı olarak kabul edildi.Romanlarındaki konularda çoğunlukla
aydınlar arasından şeçtiği halde, hikayelerinde daha çok halkın
yaşayışını konu olarak seçmiştir.
ROMANLARI OYUNLARI
-NEMİDE -KABUS
-BİR ÖLÜNÜN DEFTERİ -FÜRUZAN
-SEFİLE -FARE
-FERDİ VE ŞÜREKASI
-AŞK-I MEMNU ANILARI
-KIRIK HAYATLAR -KIRK YIL
HİKAYELERİ -SARAY VE ÖTESİ
-BİR YAZIN TARİHİ -BİR ACI HİKAYE
-SOLGUN DEMET
-SEPETTE BULUNMUŞ SANAT VE EDEBİYAT
-HEPSİNDEN ACI ÜZERİNE
-AŞKA DAİR -SANATA DAİR
-ONU BEKLERKEN
-İHTİYAR DOST
KADIN PENÇESİ
Duygusuzifade- Mesaj Sayısı : 2459
Kayıt tarihi : 27/06/09
Nerden : Counter Strike
Yaş : 29
Cinsiyet :
Similar topics
» Siyah-Beyaz Resimleri Renklendirme -Müthiş-
» Aşk-i Memnu [Özet]
» Küçük Ağa [Özet]
» Yaprak Dökümü [Özet]
» Ezel 2. Bölüm Sonrası Geniş Özet
» Aşk-i Memnu [Özet]
» Küçük Ağa [Özet]
» Yaprak Dökümü [Özet]
» Ezel 2. Bölüm Sonrası Geniş Özet
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz